Sosyal Bilimler Bülten #19
“Gelişmiş dünya”nın dertlerinin bir gün bu ülkenin de dertleri olabilmesi ümidiyle okuyor, yazıyor, çiziyoruz. Elimizden başka bir şey gelmiyorsa, herkes bildiği şeyi en iyi şekilde yapmaya devam etmeli.
Şubat ayının son bülteni, 26 Şubat 2023. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır, sözünün kapıdan baktırdığı zamanlar. Yavaştan aramıza giren güneşe birkaç gün alışacağız sonrası malum. Hiç şaşmaz.
Talha Dereci / Genel Yayın Yönetmeni
Sosyal Bilimler’in Gündemi
Rusya, diğer Avrupa ülkeleri ve eski imparatorlukları örnek alarak normal bir ulus-devlet hâline gelip ve yarım bin yıllık emperyal fetih ve propagandayı terk edebilir mi? Emperyal zihniyet çok uzun zamandır Rus milleti ile iç içe geçmiş olduğundan, böyle bir değişimin içeriden gelmesi pek olası değil. İronik bir şekilde, emperyal yönetime ağır bir yenilgi tattırarak Rusya’nın ulusal kimliğinin yeniden gözden geçirilmesini tetikleyebilecek olanlar Ukraynalılar.
Ruslar ancak yenilgiyle birlikte ülkelerinin önceliklerini imparatorluğun ötesine taşıyarak ekonomik, sosyal ve demokratik kalkınmaya yönelik bir iç gündeme yeniden odaklanma şansına sahip olacaktır. Adrian Karatnycky’nin Foreign Policy’deki makalesini Talha Dereci Türkçeye çevirdi: “Rusya ‘Normal’ Bir Avrupa Ülkesi Olabilir mi?”
Panoya Eklenenler
Yapay zekâ (YZ), insan yaratıcılığının yerini alabilir mi sorusunun giderek arttığı zamanlar. Zira son dönemde ortaya çıkan ve diyalog konusunda uzmanlaşmış birçok prototip yapay zekâ sohbet robotları ve bunların “resim" yapan” versiyonları meseleyi bir üst seviyeye çıkardı. YZ’nin insan yaratıcılığının yerini tamamen alma aşamasında olmadığı konusunda genel bir ortak görüş hâkim. Demek ki tamamen alma aşaması da var. Biz görür müyüz bilemiyorum. YZ sistemleri modellerden ve verilerden öğrenmek üzere tasarlanmış ve bu modellere dayalı olarak “yaratıcı çıktılar” üretebilseler de, insan yaratıcılığının altında yatan öznel deneyim ve duygulardan yoksundurlar. İnsan yaratıcılığında yapay zekânın aksine yalnızca bir dizi kuralın takibi değil yaratıcı sürece benzersiz bakış açıları, deneyimler ve duygular söz konusu. Öte yandan insan yaratıcılığınde sezgi faktörü var ki bambaşka bir alem. YZ bunu bir dereceye kadar simüle edebilse de, üzerinde eğitildiği veriler ve algoritmalarla sınırlıdır. Bu kadar insanmerkezci yaklaşımdan beni de rahatsız etmiyor değil ama işin bu kısmı böyle. Vivian Lam’a göre YZ’nin başarısızlıklarına odaklanmak, geliştiricilerinin bunların üstesinden gelme iradesini hafife almaktır. Ve bu algoritmaların yaratıcı süreci tam olarak taklit edebildiği gerçeğini göz ardı eder. Zira Lam’in deyimiyle insan yaratıcılığı, birçok açıdan, ondan daha iyi performans göstermeye çalışan YZ modelleri kadar algoritmiktir.
Bu algoritmik yapıya dair kimi örnekler sunan Lam şu haklı soruları soruyor:
Nihai sonuçlar eşdeğerse, nesneye onu yapan kişiden daha mı çok değer veririz?
Ya da bu durumda, sanatçıya bütün o karmaşık insaniliği içinde mi kıymet biçiyoruz?
Ve bu insani boyutu ortadan kaldırma arzusu, bize satılan sanat ve yaratımın algılanan amacı hakkında neler ortaya koyuyor?
Lam’in yazısı bana 2020’de Sanat Felsefesi dersi kapsamında okuduğum metinleri (yoksa yaptığım okumaları mı demeliydim?) aklıma getirdi. Özellikle Collingwood’un Kısaca Sanat Felsefesi, Badio’nun Başka Bir Estetik ve Moy’un Yaratma Cesareti kitapları hayli verimli bir sürecin inşasına vesile olmuştu. YZ konusunda da Pasajlar’da sıkı bir sayı hazırlamıştık, onu da anmadan geçmeyelim.
YZ’den devam edelim. Depremin ardından YZ teknolojisi ile afet bölgesinin analizi konusunda ABD Savunma Bakanlığı’nın çabasının etkili olduğu görülüyor: xView2. Henüz ilk aşamalarında olmasına rağmen, bu görsel bilişim projesi Türkiye’de afet lojistiğine ve sahadaki kurtarma görevlerine yardımcı olmuş. Tate Ryan-Mosley’in yazısında belirttiği üzere, Pentagon’un Savunma İnovasyon Birimi ve Carnegie Mellon Üniversitesi, Yazılım Mühendisliği Enstitüsü tarafından 2019 yılında geliştirilen açık kaynaklı bir proje olan xView2, Microsoft ve Berkeley’deki California Üniversitesi de dahil olmak üzere birçok araştırma ortağıyla işbirliği yapmış. Yazılımın becerisi de şu; afet bölgesindeki bina ve altyapı hasarlarını tespit etmek ve bunların ciddiyetini mevcut yöntemlerle mümkün olandan çok daha hızlı bir şekilde kategorize etmek için diğer sağlayıcılardan alınan uydu görüntüleriyle birlikte makine öğrenimi algoritmalarını kullanmak.
Ryan-Mosley’in konu hakkındaki açıklaması şöyle:
Yukarıdaki, sol kısımdaki görüntüler hasarın uydu görüntüleri ve sağdaki modelin değerlendirmesi ile bunun platformda nasıl göründüğünün anlık görüntüleri. Kırmızı ne kadar koyu ise enkaz o kadar kötüdür. Dünya Bankası’nda afet risk yönetimi uzmanı olan Atishay Abbhi, aynı derecedeki bir değerlendirmenin normalde haftalar alırken şimdi saatler ya da dakikalar aldığını belirtiyor. Bu, kurtarma ve acil durum müdahale ekiplerinin yardıma ihtiyaç duyulan yerleri hızlı bir şekilde belirlemek için görgü tanıklarının raporlarına ve çağrılarına güvendiği daha geleneksel afet değerlendirme sistemlerine göre bir gelişmedir. xView2, etkilenen bölgenin dakikalar içinde paylaşılan bir haritasını oluşturabilir, bu da kuruluşların müdahaleleri koordine etmesine ve önceliklendirmesine yardımcı olarak zaman tasarrufu sağlar ve hayat kurtarır.
Pandemi sonrasında üniversiteler yüz yüze derslere geri dönmüş olması da pandemideki eşitsizliklerin ortadan kalkmadı. Elena G. van Stee, pandemiden ve üniversitelerin ileride öğrenci eşitsizliğini daha iyi ele almasına yardımcı olabilecek üç ders çıkarılabileceğini dile getiriyor:
Dijital uçurum öğrenmeyi sekteye uğratıyor: Wi-Fi’ye erişim, cep telefonu ve dizüstü bilgisayarının varlığı, internete bağlı kalma becerilerindeki eşitsizlikler.
Yaşam koşulları öğrenme koşullarıdır: Ebeveynlerini COVID-19’a maruz bırakmaktan veya mali bir yük olmaktan korkan, mahremiyet, internet erişimi ya da aile üyelerinin rahatsızlıkları konusunda endişelenen öğrencilerin varlığı, aile evinde ders çalışmak için alan, sessizlik ve mobilya konusundaki eşitsizlikler de söz konusu.
Birçok öğrenci aynı zamanda aile bakıcısıdır: Pandemi birçok öğrencinin bakım sorumluluklarını artırdı ve bu da kimi zaman eğitime dair sorumluluklarına ayırabilecekleri zamanı kısıtladı.
Pandemi geride kaldı, eşitsizlikler baki. Dahası deprem sonrası Türkiye’de YÖK tarafından 2022-2023 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla tamamlanmasının uygun olduğuna karar verilmesi; bu eşitsizlik ortamının daha da sertleşmesinin yolunu açmış, deprem sonrası rehabilite ortamını ortadan kaldırmıştır.
Akademik Dünyadan Gündemler
Yasushi Hazama, yakın tarihli (5 Şubat 2023) çalışmasında, Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin tutumunu tartışmaktadır. Ülkedeki en yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi, son altmış yılda Türk siyasetinin seyrini şekillendiren birçok kararda sorumluluğu bulunmaktadır. Makale, Türk Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal özelliklerine kısa bir genel bakış ile başlamaktadır. Ardından, yargı bağımsızlığı ve mahkemelerin sınırlandırılması da dahil olmak üzere anayasal denetime ilişkin temel argümanları incelemektedir. Son olarak, başkanlarının konuşmalarına dayanarak Mahkeme’nin tutumundaki değişim ve sürekliliği incelemektedir. Varılan sonuçlardan biri, Anayasa Mahkemesi’nin kendisini devlet ilkelerinin bekçiliğinden insan haklarının savunuculuğuna dönüştürdüğü ve kuvvetler ayrılığına ilişkin rolünü koruduğudur. Bu dönüşüm hem iç hem de dış baskılardan kaynaklanmıştır: vesayetçi demokrasinin rekabetçi otoriterliğe dönüşmesi ve iç hukukun uluslararası anlaşmalarla çelişmesi.
ABD hükümetinin koronavirüs salgınına verdiği tepki, refah devletinin boyutu ve yapısı hakkında yeniden tartışmalara yol açtı. ABD’nin güvenlik ağının benzer ülkelere kıyasla nispeten daha az güçlü olduğu alanlar olan doğum öncesi ve erken çocukluk politikalarına özellikle dikkat çekilmiştir. Bakım ekonomisi olarak adlandırılan sürecin neoliberal uzlaşıdan keskin bir kopuş teşkil ettiği iddialarına karşı Zachary Webster Griffen’ın makalesi, sosyal politika odağının erken yaşama doğru kaymasının, “insan sermayesi”nin yetiştirilebileceği en iyi ortama ilişkin ekonomik fikirlerdeki değişikliklerle tutarlı olduğunu savunmaktadır: Erken yaşamın ekonomikleştirilmesi. Epigenetik ve nörobiyoloji gibi çeşitli alanlardan elde edilen gelişimin “kritik dönemleri” hakkındaki görüşlere dayanan ekonomistler, “insana yapılan yatırımlar” beş yaşından önce gerçekleştiğinde insan sermayesi kazanımlarının en yüksek seviyede gerçekleştiğini öngörmektedir. Beşeri sermaye odaklı sosyal politikaların çoğu geleneksel olarak risk yükünü özel ailelere yüklerken (örneğin öğrenci kredisi borcu veya sağlık sigortası), son yıllarda ekonomistler bunun yerine erken çocukluk gelişimine adanmış sosyal programların daha “verimli” kamu yatırımı kaynakları olduğunu savunmaktadır.
Sosyal Bilimler Kitap
Benedict Anderson’ın Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması milliyetçilik çalışmaları alanında referans metinlerden biridir ve 1983 yılında yayımlanmıştır. Rahmetli İskender Savaşır’ın çevirisiyle kitap 1993’te Türkçede Metis etiketiyle yayımlandı.
Kitap, milliyetçiliğin kökenlerini ve gelişimini incelemekte ve bunun matbaanın gelişmesi ve yerel dillerin yayılmasıyla ortaya çıkan modern bir olgu olduğunu savunmaktadır. Anderson, ulusların “hayali cemaatler” olduğunu, çünkü mensuplarının kendi vatandaşlarının çoğunu şahsen tanımadıklarını, ancak kendilerini ortak bir tarih, kültür ve kadere sahip ortak bir topluluğun parçası olarak hayal ettiklerini öne sürmektedir.
Anderson’ın kitabı, milliyetçilik çalışmalarına getirdiği yenilikçi ve etkili yaklaşımla büyük övgü toplamıştır. “Hayali cemaat” kavramı milliyetçilik çalışmalarının temel taşlarından biri hâline gelmiş ve Anderson’ın ulusal bilincin yaratılmasında kapitalist yayıncılığın rolüne yaptığı vurgu etkili olmuştur. Ulusal kimliğin yaratılmasında dilin rolüne ilişkin analizi de geniş çapta tartışılmış ve tartışılmaktadır.
Ancak kitap eleştirilere de maruz kalmıştır. Kimi bilim insanları Anderson’ın analizinin kapitalist yayıncılığın rolünü aşırı vurguladığını ve ulusal kimliklerin oluşumunda din, etnisite ve coğrafya gibi diğer faktörleri hafife aldığını savunmaktadır. Bazıları da Anderson’ın modern döneme odaklanmasını ve modern öncesi milliyetçilik biçimlerini ihmal etmesini eleştirmiştir. Ayrıca, Anderson’ın analizinin hayali toplulukların yaratılmasında güç ve tahakkümün rolünü küçümsediğini ve ulusal kimliklerin siyasi ya da ekonomik faktörlerden ziyade ortak kültür ve tarihin bir sonucu olduğunu öne sürdüğünü iddia edenler de olmuştur.
Sosyal Bilimler Müzik
Bu hafta biraz mazi.
Albümün Adı: Tel Örgülerin Sınırlarında
Albümün Süresi: 1 Saat 29 Dakika (15 Parça)
Albüm Kapak Resmi: Made with AI
Listeyi Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz. Eski müzik listelerinin tamamı buradan incelenebilir.
Sosyal Bilimler Sinema
Shadowlands, 1993 yapımı bir İngiliz biyografik drama filmi. Oxford Üniversitesi’nde akademisyen ve yazar olan C.S. Lewis (Anthony Hopkins) ile Amerikalı şair Joy Davidman (Debra Winger) arasındaki aşk ilişkisi anlatılmaktadır. Filmin başında Lewis, kitap yazarak ve kardeşi Warnie (Edward Hardwicke) ile vakit geçiren, Oxford’da çekingen ve biraz da yalnız bir profesördür. Lewis’in kitaplarının hayranı olan Joy, onunla mektuplaşmaya başlar ve sonunda ikisi tanışır. Kısa sürede yakın bir dostluk geliştirirler ve Joy, Lewis’in yanında yaşamak üzere İngiltere’ye gider.
Çevirmenlik Başvurusu
Sosyal Bilimler kurulduğu günden beri gönüllük esasına göre çalışan ve içerik üreten bir web sitedir. Bu içerik üretiminin sürdürülebilirliği için süre kısıtlaması bulunmaksızın gönüllü çevirmenlerin başvurularına açıktır. Sosyal Bilimler bünyesinde çeviri yapmak isterseniz şayet buradan başvuru yapabilirsiniz.
Kapatırken…
Türkiyede sosyal bilim odaklı yayıncılık hiçbir zaman kolay olmadı, bugün de değil. Bizlere bu meşakkatli yolda destek olmak isterseniz (abone değilseniz) e-posta bültenimize buradan veya aşağıdaki kutucuktan abone olabilir ve etrafınızdakilere bulten.sosyalbilimler.org üzerinden abone olmalarını dile getirebilirsiniz. Veya bu maili forward ederek aşağıdaki linke tıklayarak abone olmalarını sağlayabilirsiniz. Ve elbette Web, Twitter, Facebook, Instagram ve Telegram üzerinden bizleri takip edebilirsiniz. Haftaya pazar görüşmek dileğiyle!