Sosyal Bilimler Bülten #12
Oldukça sisli, göz gözü görmeyen bir Ankara pazarından selamlar. 8 Ocak 2023. Yeni yılın ilk bülteni ile bir hafta aradan sonra tekrar karşınızdayız. Saatli Maarif Takvimi’nin payından bugüne düşen zemheri fırtınası. Arapça’da kış anlamına gelen “zem” ile Farsça’da uğultu olarak adlandırılan “harir” kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkan zemheri, halk arasında kış ayının en yoğun yaşandığı dönem (özellikle 22 Aralık-31 Ocak) olarak söylenirmiş. Eskiler, kışın soğuk günlerde şıklık olsun diye ince elbiselerle gezen kimselere de alay yollu zemheri zürefâsı dermiş, şahane! Hatta şu tabir illâ duymuşsunuzdur: “Zemherinin düşkünü beyaz giyer kış günü.” İlk kelimesini anlamazdım ama devamını pekçok kez duyduğumu biliyorum.
Bülteni okurken, tercihen arka planda şu müzik hafiften çalabilir:
Önceki bültenlerde dile getirmiştim, Elon Musk’ın keyfi istediği için mail bülteni alt yapısı için kullandığımız Twitter’ın Revue uygulamasını bırakmak zorunda kaldık. Onun yerine Substack’a geçtik. Biraz masraflı da oldu! Arşivi yine bulten.sosyalbilimler.org adresinden takip etmek mümkün. Görebildiğim kadarıyla abone kaybı da söz konusu olmadı.
Substack’ın görünürde iki önemli katkısı oldu:
Her bültene web üzerinden yorum yazıp katkıda bulunabilirsiniz. Bültenlere mail yolu ile verilen cevaplar oluyordu, burada daha umumî olur, iyi mi oldu yoksa kötü mü oldu, zaman gösterecek.
Daha güzeli, Substack’in bir mobil uygulaması var (iOS / Android). Ben kullanmaya başladım. Tavsiye de ederim. Posta kutusu dışında uygulama üzerinden de takip edebileyim derseniz kullanışlı, partik ve ücretsiz bir seçenek.
Dolu dolu bir bülten hazırladık, bir bonus, Merak etmeyin, albüm de hazırladık. Lafı daha fazla uzatmadan haydi başlayalım!
Talha Dereci, Genel Yayın Yönetmeni
Sosyal Bilimler'in Gündemi
En temel duygusal ihtiyaçlardan biri, ait olma ihtiyacıdır. İnsanlara kimliklerinin önemli parçaları sorulduğunda genellikle ait oldukları gruplar üzerinde dururlar. Aidiyet, bir sosyal grubun parçası olarak hoş karşılandığınızı, görüldüğünüzü ve takdir edildiğinizi hissetmekle karakterize edilir. Bu duygu, bir grubun üyeleriyle paylaştığınız değerlere, geleneklere veya faaliyetlere dayalı olabilir ve bir anlam ve amaç duygusu sağlayabilir. Aidiyet eksikliği, yalnızlık ile aynı şey değildir; bu, arzu ettiğiniz sosyal etkileşim miktarından yoksun olduğunuz hissidir. Yalnız olmayan biri yine de işyerine, mahallesine ya da başka bir sosyal bağlama ait değilmiş gibi hissedebilir.
Günümüzde insanlar hâlâ başkalarına ait olmaya yönlendiriliyor, gruplar oluşturmak ve bunları sürdürmek için çok fazla zaman ve enerji harcıyor. Oysaki aidiyet eksikliğinin sağlık ve refah üzerine olabilecek etkileri yeterince araştırılmamıştır. Geçmiş zamanlarda bir gruba yabancılaşmanın nasıl tehlikeye yol açabileceğini görmek kolaydır fakat bu, 21. yüzyıla nasıl yansıyor?
Janine M. Dutcher ve Amber Quinn’in yazısını Pınar Kavaklıoğlu Türkçeye çevirdi: ❝Aidiyet Duygusu Ruh Sağlığınızı Nasıl Koruyabilir?❞
Alman filozof Karl Jaspers, Nazi Soykırımı’nı incelemek için bir suçluluk tipolojisi önermiştir:
Birinci olarak, “kesin olmayan” yasaları ihlâl etmenin sonucu olarak cezai suç patlak verir. Suç, kendisini nesnel kanıtlara borçludur ve bir mahkeme genellikle gerçekleri toplama ve suçluluk hakkında karar verme yetkisine sahiptir. İkincisi olarak, siyasi suçluluk; politikacıların ve yurttaşların bedeni düzeyinde işler. Bir devletin veya onun temsilcisi olarak hareket edenlerin eylemleri, o devletin gücü altında yaşayan herkes için yankı ve suçluluk doğurabilir. Üçüncü olarak, ahlaki suçluluk kişisel vicdanın yargı yetkisini uyandırır. Jaspers’ın da yazdığı gibi, “Her eylem bireysel yargıya tabi kalır.”
Son olarak, metafizik suçluluk; benliğin, ailenin veya ulusun sınırlarını aşan insanlar arasındaki evrensel dayanışmayı aşma fikrini anımsatır. Günümüzde bu dayanışmayı tüm varlıkları ve gezegenimizi kapsayacak şekilde ve metafizik suçluluğumuzu da insan faaliyetleri ile hayvanların sistematik sömürüsü, biyolojik çeşitliliğin çöküşü, doğal kaynakların aşırı kullanımı ve iklimsel acil durum arasındaki korelasyon ışığında genişletebiliriz.
Farah Abdessamad’ın yazısını Aydan Eyüpoğlu Türkçeye çevirdi: ❝Suçluluk Nedir?❞
Akademik Dünyadan Gündemler
Failler nasıl olur da alışkanlıklarından ötürü erdemli davranabilirler? Erdemli eylemler doğru nedenlerle yapılır ve (doğru) nedenlerle hareket etmek kasıt içeriyor gibi görünmektedir. Ancak, bir failin eylemi alışkanlık hâline gelmişse, kasıt söz konusu değildir. Bu da nedenler ve eylemler arasındaki ilişkinin, müzakereyi gereksiz kılacak şekilde karakterize edilmesi gerektiği anlamına gelir. Munich School of Philosophy’den Lieke Joske Franci Asma çalışmasında üç olası çözümü inceliyor: Radikal dışsalcılık, bilinçsiz psikolojizm ve bilinçsiz olguculuk. Bu önerilerin hepsinin sebeplere uygun rollerini vermekte başarısız olduğunu savunan yazar, İngiliz analitik filozof G. E. M. Anscombe’un çalışmalarına dayanarak, alışkanlık hâline gelmiş erdemli eylemlerin nasıl açıklanacağına dair alternatif bir görüş öneriyor. Eylemlerin doğası gereği rasyonel yapısına odaklandığımızda, alışkanlıkla hareket etmek ile doğru nedenle hareket etmek arasındaki gerilimin çözüleceğini savunuyor.
Kim olduğumuzu belirleyen temel unsur beynimizdir. Düşünmemizi, sevinç ve üzüntü hissetmemizi, konuşma yoluyla iletişim kurmamızı, hayatımızın anları üzerinde düşünmemizi ve hayal ettiğimiz gelecekleri öngörmemizi, planlamamızı ve bunlar hakkında endişelenmemizi sağlarlar. Yetilerimizin bazıları nispeten yeni olsa da, davranışlarımızın temel özellikleri yaşamın başlangıcına kadar izlenebilen derin köklere sahiptir. Yaklaşık dört milyar yıllık davranış öyküsünü adım adım takip ederek, hem şimdiye kadar yaşamış tüm organizmalara ne kadar benzediğimizi hem de en yakın hayvan akrabalarımızdan bile ne kadar farklı olduğumuzu anlıyoruz. Farklılıklarımızı önemsiyoruz zira onlar bizim. Ancak farklılıklar bizi üstün kılmaz; sadece bizi farklı kılar. New York Üniversitesi, Duygusal Beyin Enstitüsü’nden Joseph LeDoux’un çalışması bizlerin derin tarihi üzerine.
University of Washington’s Information School’da post-doktora çalışmalarını sürdüren Rachel E. Moran ve arkadaşları, hazırladıkları çalışmada, Instagram’daki aşı karşıtı kullanıcıların, platformun artan moderasyon girişimlerine rağmen aşı karşıtı içerikleri nasıl paylaştıklarını analiz ediyor. Yazarlar, aşı karşıtı Instagram kullanıcılarından oluşan bir örneklemin Instagram içeriğinin tematik analizi yoluyla, aşı karşıtı kullanıcıların içerik denetiminden kaçınma ve aşı karşıtı içeriği güçlendirme girişimlerinde kullandıkları gözlemlenebilir taktiklerini araştırıyor. Taktikler, aşıyla ilgili anahtar kelimeleri kodlamak için sözcüksel varyasyonlardan Instagram özelliklerinin ve olanaklarının yaratıcı kullanımına kadar uzanıyor. Bu tür taktiklerin ortaya çıkışı, bir tür “halk kuramlaştırması”dır —platformda görünürlüğün nasıl işlediğine dair profesyonel olmayan bilginin geliştirilmesi. Bulgular, yanlış bilgiyi en aza indirmenin bir yolu olarak içerik moderasyonunun zorluklarını, algoritmik şeffaflığın sonuçlarını ve sorunlu çevrimiçi topluluklar içinde bilgi inşasını vurgulamaktadır.
Gastronomi Notları
Gastronomi alanındaki eğilimlerin bölgeye ve kültürel bağlama bağlı olarak büyük ölçüde değişebileceğini ve her zaman yeni trendler ile tekniklerin ortaya çıkabileceğini akılda tutarak, gastronomi dünyasında son yıllarda özellikle popüler olan birkaç hususu burada dile getirebiliriz:
Bitki temelli pişirme: Bitki temelli beslenmenin çevre ve sağlık açısından faydaları konusunda artan farkındalıkla birlikte, birçok insan yemeklerine daha fazla sebze, tahıl ve baklagil eklemenin yaratıcı ve lezzetli yollarını arıyor.
Zanaatkâr ve küçük seri üretim: Tüketiciler, geleneksel yöntemler ve yüksek kaliteli malzemeler kullanan küçük, yerel gıda üreticilerini desteklemeye giderek daha fazla ilgi duyuyor.
Fermantasyon: Bu eski koruma tekniği, fermente gıdalarla ilişkili çok çeşitli tıbbi faydaların yanı sıra benzersiz tatları ve dokuları nedeniyle popülaritesinde bir canlanma yaşıyor.
Modernist mutfak: “Moleküler gastronomi” olarak da bilinen bu mutfak hareketi, yenilikçi ve sıra dışı yemekler yaratmak için bilimsel tekniklerin ve modern teknolojinin kullanılmasını içerir.
Sürdürülebilirlik: Giderek daha fazla sayıda insan, yerel kaynaklı, organik ve mevsimlik malzemeler seçmek ve gıda israfını azaltmak gibi gıda seçimleriyle çevresel etkilerini azaltmanın yollarını arıyor.
Fermente gıdalar, bakteri ve maya gibi mikroorganizmaların karbonhidratları alkol veya organik asitlere dönüştürme eylemi olan fermantasyon sürecinden geçmiş gıdalardır. Fermantasyon gıdaların korunmasına yardımcı olur ve ayrıca nihai ürünün lezzetini, dokusunu ve besin profilini geliştirebilir. İşte fermente gıdalara birkaç örnek:
Lahana turşusu: Almanların Sauerkraut dedikleri şey, bizde Karadeniz’de yaygındır malum. Bu turşu, fermente lahanadan yapılır ve sosisli sandviçler ve sandviçler için popüler bir üst malzemedir.
Kimchi: Fermente sebzelerden, tipik olarak Napa lahanası ve Kore turplarından yapılan, baharat ve çeşnilerle tatlandırılmış bir Kore garnitürü, hatta bir çeşit Kore turşusu diyebiliriz. Bunu Instagram’da çok gördüm, bir ara yapmaya niyetleneceğim. Oldukça lezzetli duruyor.
Kombucha: Tatlandırılmış çaya bir tür bakteri ve maya kültürü eklenerek yapılan fermente bir çay içeceğidir.
Miso: Fermente soya fasulyesinden yapılan, çorba ve soslarda kullanılan bir Japon ezmesi.
Yoğurt: Türk mutfağının en temel gıdalarından biri. Sütün bakterilerle fermente edilmesiyle elde edilen, genellikle atıştırmalık olarak tüketilen veya yemeklerde kullanılan bir süt ürünü.
Turşu: Sirke ve baharatlarda muhafaza edilen salatalıklar, genellikle atıştırmalık olarak yenir veya çeşni olarak kullanılır. Bulgur pilavının yanına ne gider!
Sosyal Bilimler Müzik
Albümün Adı: Cam Gibi Kırılgan ve Çelimsiz
Albümün Süresi: 1 Saat 11 Dakika (15 Parça)
Albümün Açıklaması: “And look at me, I’m like this tree / There are thousands of us / We are feeble like glass / Still lost in rhymes / She’s a milion of butterflies / She’s the light to my eyes, my blind eyes / There are thousands of us” — Fissmoll.
Albüm Kapak Resmi: Jenna Arts
Listeyi Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.
Eski müzik listelerinin tamamı buradan incelenebilir.
Kapatırken…
Türkiye'de sosyal bilim odaklı yayıncılık hiçbir zaman kolay olmadı, bugün de değil. Bizlere bu meşakkatli yolda destek olmak isterseniz (abone değilseniz) e-posta bültenimize buradan veya aşağıdaki kutucuktan abone olabilir ve etrafınızdakilere bulten.sosyalbilimler.org üzerinden abone olmalarını dile getirebilirsiniz. Veya bu maili forward ederek aşağıdaki linke tıklayarak abone olmalarını sağlayabilirsiniz. Ve elbette Web, Twitter, Facebook, Instagram ve Telegram üzerinden bizleri takip edebilirsiniz.
Haftaya pazar görüşmek dileğiyle!