Sosyal Bilimler Bülten #10
#01
Sesim geliyor mu? Ya da daha doğru bir soru ile sesler ulaşıyor mu kulaklarımıza? Zira şairin dediği gibi; "İnsanlar, hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır." İşin ilginç yanı, kulak kesildiğimiz meselelerin de giderek azaldığı bir ortamda sağır olduğumuz dünyadaki tüm hadiseler bir gün elbet kulağını kapatan bizleri de içine alıyor.
Radyodaki bir ekonomist, orta sınıf beyaz yakalının öğün atlayamaya başladığını söyledi. Yoksulluk ve açlığa dair bildiğimiz (sağır olduğumuz mu demeliyiz?) onca şeyin arasında bu ister istemez dikkat çekiyor. Yalnızca kulak kesildiklerimizden değil aslında, algıda seçicilik de söz konusu. Türkiye özelinde konuşursak orta sınıf diye bir şeyde kalmış değil ama meselemiz bu değil.
Aşina olduğunuz şu hususları anımsatmayı elzem buluyorum:
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarına Açlık Sınırı deniyor ve Kasım 2022 için Türkiye'de bu sınır 7.818 TL.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise Yoksulluk Sınırı olarak tanımlanıyor ve Kasım 2022 için Türkiye'de bu sınır 27.041 TL.
Yasal bakımdan işçilere ödenebilecek en düşük ücret seviyesini gösteren, işçilerin belirlenen sınırın altında emeğini satamayacaklarını belirten ücret Asgari Ücret olarak tanımlanıyor ve bu Türkiye'de 5.500,35 TL.
Tablo elbette fecaat. Ne dersek yetersiz kalır.
Öte yandan kriz zamanlarında, krizin dışında bir şeyler konuşmak çoğu kez hayatı yaşanabilir kılıyor. Kendi gündemini inşa etmek de bunu gerektiriyor. Hemen herkesin aynı şeyleri konuştuğu, aynı şeyleri izlediği, aynı krizin mağduru olduğu bir atmosferde herkes gibi aynı şeylerden dem vurmak yaşam enerjisini daha da sıfıra çekmekten bir işe yaramıyor.
Meseleyi yıllar önce Serdar pek de güzel ifade etmişti aslında:
Memleket ve dünya dertlerini siz çözün. Ben küçük meselelerin adamıyım. Bunlarla da birileri ilgilenmeli nihayetinde.
O yüzden, "yılbaşı için 2022'nin en iyi 20 şarabı" veya "uzmanların kokteyl hazırlama sürecinde tercih ettikleri viskiler" şeklindeki metinlerimiz absürt gelmemeli. Zira boğuluyoruz, biraz nefes alabilmeliyiz!
#02
Şu ara bir vesile ile Lyotard'ın Postmodern Durum kitabını okuyorum. Önümüzdeki bültenlerin birinde bundan bahsedeceğim. Okurken metin beni birkaç yerde Horkheimer ve Adorno'nun birlikte kaleme aldıkları Aydınlanmanın Diyalektiği kitabına dönmemi sağladı. Bu metnin, insanlığın en büyük kazanımlarından biri olduğunu dile getirmeliyim, bedeli ağır olsa da. Adorno ve Horkheimer, totalitarizmin istilasına maruz kaldıkları bir dönemden bildiriyor. Çeşitli açılardan ortak bir zeminde bir araya gelmiş üç büyük anlatı ve bunların yarattığı insanlık durumları söz konusu: Komünist Parti tarafından kontrol edilen Sovyetler Birliği, Naziler tarafından kontrol edilen Almanya ve ekonomik tekeller ile sermaye tarafından büyük ölçüde biçimlenen kültür tarafından kontrol edilen/inşa edilen ABD. Frankfurt Okulu'nun önde gelen iki temsilcisinin aydınlanma eleştirisi, topyekûn bir aydınlanma karşıtlığından öte "kanonu sayı olan, hesaplanabilirlik ve yararlılık ölçütüne uymayan her şeyi kuşkulu gören" ve insanı nesne kılan aydınlanmaya dair ve bu "aydınlanma totaliter"dir. "Nesnelere karşı tutumu, diktatörün insanlara karşı tutumuyla aynıdır" ve böylesi bir aydınlanmanın Hitler gibi birini yaratması (onun artıklarının tüm dünyada bir bir gün yüzüne çıkması) şüphesiz şaşırtıcı değil. Hitler'i yaratan aydınlanmanın totaliterliğini anlamak adına oldukça önemli bir baş yapıt.
#03
Aranızda "Kardeşim buraya senin dizi yorumlarını okumaya mı geliyoruz!" diyenler muhakkak vardır. Haklılar da, gelgelelim Gibi dizisi, bize bir diziden çok daha fazlasını veriyor. Tabi bu "okuma biçimi" ile de ilgili bir durum. Dizinin "Bilanço" adlı bölümü (S03B09) geçtiğimiz Cuma günü yayımlandı. Spoiler içermese de yorumumun daha anlamlı olabilmesi adına ilgili bölümü bir şekilde izledikten sonra Ekşi'deki yorumumu okuyabilirsiniz.
#04
Yedinci bültende dile getirdiğim husus kesinleşmiş, bu e-bülteni atarken kullandığımız Twitter Revue kapanıyor. Elon Musk'ın bir gün hayatımı direkt olarak etkileyeceği aklıma gelmezdi. İçerik ve abone kaybı olmadan (umarım) Substack'a geçiş yapacağım. Bir sonraki maili, oradan atmış olurum.
Hâlâ buralardaysanız, buyrun bültenin devamına.
Talha Dereci, Genel Yayın Yönetmeni
Sosyal Bilimler'in Gündemi
#05
Gandhi’nin politik felsefesi incelendiğinde, dini pratiklerle desteklenen etkileyici bir devlet eleştirisiyle karşılaşırız. 275 milyon Hindu, 50 milyon Müslüman, 7 milyon Hıristiyan, 6 milyon Sih, 100 bin Parsi ve 24 bin Yahudi’ye ev sahipliği yapmasıyla dünyanın en fazla dini çeşitliliğinin olduğu bir ülkede, dini söylemler destek bulmada önemli bir unsurdur. Gandhi, materyalizme önem verilmeyen, Tanrı’nın kanunlarının uygulandığı, zengin bir manevi hayatın olduğu, insanların kendi kendini yönettiği, devletsiz bir toplum anlayışını savunmuştur. Gandhi’nin devlet eleştirisi liberallere göre öngörülebilirdir; onun bu eleştirisi, devleti özü itibariyle şiddete meyilli, zorba bir aktör olarak tanımlamaktadır. Gandhi’nin dini kanaatlerinin özü ve bu bağımsızlık hareketinin ruhu hem pasif direnişe hem de Budizm inancındaki canlıları incitmeme ilkesine [ahimsa] dayanmaktadır. Dolayısıyla Gandhi, devleti pasif direniş felsefesiyle yan yana dahi gelemeyecek kadar zorba bir güç olarak nitelendirir. Meghna Melkote'un yazısını Hakan Çalımlı Türkçeye çevirdi.
#06
Sıkıntının temelde ne olduğunu belirlemekte sorunlar bulunur ki bunlardan biri de sıkıntının tek bir şey mi olduğu yoksa önemli biçimde farklılaşan biçimlerde mi yaşandığı sorunudur. Hangi bilimsel çalışmalar bu sorunun çözümüne katkıda bulunursa bulunsun, çözüme yönelik ilerlemede kaçınılmaz olarak kavramsal ve fenomenolojik alanlarından gelecek çalışmalara ihtiyaç duyulacaktır. Lars Svendsen’in de vurguladığı gibi insanlar hem şu an için hem de genel olarak hayatları boyunca sıkılıp sıkılmadıklarını anlamakta güçlük çekerler ve bu diyelim ki insanların sıkılma eğilimi gösterip göstermediği, onları neyin sıktığı ve bu sıkıntının yaygınlığı, tipik koşulları ve tedavileri vb. ile ilgili anket sorularıyla başlayan istatistiksel çalışmaların bariz sınırlamalarına işaret eder. Sonuç olarak eğer herhangi bir akademik disiplinin sıkıntının metafiziksel ya da etik çıkarımlarıyla ilgili söyleyeceği bir şeyler varsa bu deneysellikten çok felsefe olacaktır. Wendell O’Brien'ın Internet Encyclopedia of Philosophy'de yayımlanan çalışmasını İrem Oltan Türkçeye çevirdi: ❝Sıkıntı: Batı’nın Felsefi Bakış Açıları❞
Akademik Dünyadan Gündemler
#07
Irkçılığın ortadan kaldırılmasının önündeki en büyük engel muhtemelen beyaz ayrıcalığının gücüdür. Annie Ferguson makalesinde, ilerlemenin önündeki bir diğer önemli engelin, hareket aktivistlerinin ve bilim insanlarının ırkçılık karşıtı bilim ve faaliyetlerin, terimin amacını tam olarak karşılamasını sağlamak için işbirliği içinde kullanabilecekleri net bir ırkçılık karşıtlığı tanımının olmaması olduğunu savunmaktadır. Akademi dünyası bir tanım üzerinde uzlaşmakta zorlanırken, "ırk teorisyenleri" ve hareket aktivistleri -özellikle de Siyahi kadınlar- internette ve diğer mecralarda bir tanım etrafında fikir birliğinin oluşmaya başladığı söylemlere katılmaktadır. Bu makale, aktivistlerin ırkçılık karşıtlığını "ırkçılığın tüm biçimlerini ortadan kaldırma taahhüdü" ve bireysel ırkçılık karşıtlığını da "(1) ırkçılığa dair bir anlayış geliştirerek ve (2) kendi içinde ırkçılığı ortadan kaldırmak için harekete geçerek ırkçılığın tüm biçimlerini ortadan kaldırma taahhüdü" olarak tanımlayan söylemi irdelemeye çalışmaktadır.
#08
Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan bazı kadınlar örtünmemektedir. Bu gerçek, dünyada örtünmenin dayatılmadığı Müslüman nüfusa sahip hemen hemen her ülkede gözlemlenebilir (Yemen muhtemel bir istisnadır). Tesettürün mevcut popülaritesine rağmen Batı'daki Müslüman nüfus arasında da durum kesinlikle böyledir. Batı'da örtünmeme sıklığını tahmin etmek mümkün değildir, zira örtünün yokluğu kişinin Müslüman kimliğini sıradan bir gözlemci için görünmez kılmakta ya da en azından daha az kolay ayırt edilebilir hâle getirmektedir. ABD ve Kanada'da çalışan, Müslüman topluluklar arasında sık sık dolaşan ve Müslüman öğrencilerle etkileşim hâlinde bir akademisyen olan Lynda Gail Clarke'ın (Concordia Üniversitesi'nde Dinler ve Kültürler profesörü) deneyimleri, örtünmemenin yaygın olduğunu göstermektedir. Peçenin çıkarılması da nadir görülen bir durum değildir. Her halükârda kaleme aldığı çalışmanın amacı örtünmeme sıklığını ölçmek ya da olası bir eğilimi tespit etmek değildir. Daha ziyade, Müslüman bir kadın olmanın Batı'daki Müslüman kadınlar arasında halihazırda dolaşımda olan örtünme söylemleriyle çelişen kavramsallaştırmalarını keşfetmek istemesidir. Özneler bu söylemlerin gölgesinde kendi kimliklerini nasıl inşa ediyor? Yaşamları için pratiklerini söylemsel olarak nasıl anlamlandırıyor?
Gastronomi Notları
#09
Efsanevi peynir tüccarı Paxton & Whitfield (Londra) kuruluşunun 225. yılını kutlarken, uzmanları tüm zamanların en çok satan dört peynirini sayıyor. Şaraplar hazır ise:
Cropwell Bishop Stilton
Cheshire Appleby
Cave-Aged Cheddar
Sparkenhoe Shropshire Blue
Her birinin detayları ve bu olağanüstü işletmenin neden zamana meydan okuduğunu merak edenler için Emma Hughes'ın çalışması buradan okunabilir.
Sosyal Bilimler Müzik
Sosyal Bilimler‘de yeni bir müzik listesi.
Albümün Adı: Evimiz Çok Uzakta
Albümün Süresi: 1 Saat 3 Dakika (15 Parça)
Albümün Açıklaması: “Our house is far far away / Behind patient mountains / Behind golden fields / Behind empty deserts" [Evimiz çok uzakta / Hasta dağların ardında / Altın tarlaların ardında / Boş çöllerin ardında] —Marjan Farsad
Albüm Kapak Resmi: Federico Piccirillo - Mountains (2022)
Listeyi Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.
Eski Müzik Listeleri
Kapatırken...
Türkiye'de sosyal bilim odaklı yayıncılık hiçbir zaman kolay olmadı, bugün de değil. Bizlere bu meşakkatli yolda destek olmak isterseniz (abone değilseniz) e-posta bültenimize buradan abone olabilir ve etrafınızdakilere bulten.sosyalbilimler.org üzerinden abone olmalarını dile getirebilirsiniz. Ve elbette Web, Twitter, Facebook, Instagram ve Telegram üzerinden bizleri takip edebilirsiniz.
Haftaya pazar görüşmek dileğiyle!