Sosyal Bilimler Bülten #07
Sosyal Bilimler'in Gündemi
#01 Teşhisin gücü giderek artıyor. 2022 yılında, ruh sağlığı profesyonellerinin ‘incili’ olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM) ilk kez Wall Street Journal‘ın en çok satanlar listesinde yer aldı. Aynı zamanda Amazon’da en çok satan psikiyatri kitabı oldu. 1952’den bu yana beş baskısı yapılan DSM-5-TR (2022) belki de en popüler olanı. Neden mi? Bilimin insan ıstırabını değerlendirebileceği ve anlayabileceği vaadi mi? Bu anlayışın sorunlarımız için spesifik, uygun ve etkili tedavi bulmamıza yardımcı olabileceği inancı mı? Bunlar cazip ama yanıltıcı vaatlerdir. İnsanların çektiği acılar soyut kategorilerle tanımlanamaz. Istırap, çekmekte olan insanlardan bağımsız olarak varolamaz. DSM ne kadar faydalı olursa olsun, psikolojik sorunları ‘normal’ olanın tanımından bir miktar sapmaya göre listelemeye ve kategorize etmeye çalışan herhangi bir proje, bozuklukların hiç yoktan ortaya çıkmadığını gözden kaçırma riskini taşır. Kendi tarihleri vardır. Onlar da bizim tarihimizin bir parçasıdır. Dahası, sabit kalmazlar; biz değiştikçe onlar da değişir. Christos Tombras'ın yazısını Talha Dereci Türkçeye çevirdi: ❝Bir Kişinin Geçmişini Bilmeden Acı Çektiğini Teşhis Edebilir miyiz?❞
#02 Bazı eleştirmenlere göre; mensuplarının tamamı gönüllülük esasına göre seçilen profesyonel ordular, hükümetlerin girişmeyi tercih ettikleri savaşlara yönelik kamuoyu ilgisinin ve toplumsal ihtiyatın azalmasına sebebiyet veriyor. Yine bu eleştiriye göre askerî hizmet yükünü yalnızca gönüllülerin omuzlarına yıkmak da askerî gücün kullanımına yönelik sınırlandırmaları zayıflatıyor. Diğer eleştiri noktasını ise yine âdil savaş teorisyenlerinin içinden gelen bir grup teşkil ediyor. Onları endişelendiren şey ise ilk grubun aksine kamuoyu ilgisinin ve teyakkuzun azalması değil, bireysel ahlâkî sorumluluk meselesidir. Askerî hizmetleri ifa etmek için gönüllü olanlar ülkelerine hizmet etmek; kendilerini kanıtlamak, geliştirmek ve ıslah etmek; eğitim almak, aile geleneğini devam ettirmek ya da bunların kombinasyonlarından müteşekkil bir motivasyona sahip olabilir. Genel anlamda daha az tanınan ikinci eleştirel yaklaşımı ele alan Jeff McMahan, tamamı gönüllülerden oluşan bir ordu -şayet kallavi bir ıslahattan geçer ve seçici vicdanî red hakkını tanırsa,- bu mücadeleden de sağ çıkabileceğini düşünüyor. Burak Yazıcı'nın çevirisi ile ❝Gönüllü Askerlerin Ahlâkî Sorumluluğu Üzerine❞
#03 İyi bir felsefi soru her yerden çıkabilir. Örneğin, akşam yemeğine oturmanın ya da süpermarkette gezinmenin felsefi düşünceye güzel bir başlangıç olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bu, yemeğin öncü felsefecisinin amentüsüdür. Yemek felsefesi, temelini yemeğin bir ayna olduğu fikrinde bulur. “Ne yiyorsak oyuz” sözünü duymuş olabilirsiniz. Bu ilişkiye dair söylenecek daha çok şey var. Yemek yemek, bir benliğin oluşumunu, yani bizi bu şekilde yemek yemeye iten bir dizi karar ve durumu yansıtır. Bunlarda kendimizin ayrıntılı ve kapsamlı bir imgesinin yansıdığını görebiliriz. Yemek felsefesi, yemeğin etik, politik, sosyal, sanatsal ve kimlik tanımlayıcı yönlerini yansıtır. Kim olduğumuzu daha derinlikli ve gerçekçi bir biçimde anlayabilmek için beslenme düzenimiz ve yeme alışkanlıklarımız üzerinde daha aktif bir şekilde düşünme zorunluluğundan yola çıkar. Andrea Borghini yazısını Talha Dereci Türkçeye çevirdi: ❝Yemek Felsefesi: Yemeğe Gerçekçi Bir Yaklaşım için Öneriler❞
Akademik Dünyadan Gündemler
#01 "Gölge pandemi" olarak adlandırılan sürecin bedelini kadınların ödediğine dair deliller, onlara yönelik şiddetteki artışta görülmektedir. Türkiye'deki kadın cinayeti oranları ile yargı sistemine duyulan güvensizlik ve otoriter yönetim endişe vericidir. Buna tepki olarak sokaklarda ve sosyal medya üzerinden protestolar yapılmaktadır. Özen Baş, Christine L. Ogan ve Onur Varol'un kaleme aldığı makalede yazarları amacı, kadın örgütleri tarafından oluşturulan veri setlerini kullanarak, geleneksel haber medyasının ve sosyal medyanın kadın cinayetleri konusunda farkındalık yaratmadaki rolünü ve nispeten ele alınmamış bir toplumsal sorun etrafında oluşan duyarlı / hissî (affective) kamusallığın nasıl işlediğini belirlemek. Yazarlar, pandemi öncesinde ve pandemi sırasında Türkiye'deki çevrimiçi haber kaynaklarından alınan 150 kadın cinayeti örneği üzerinde bir içerik analizi gerçekleştirdi ve geleneksel haber medyasının haber kalitesini ve sosyal medya kullanıcılarının zaman içinde bireysel kadın cinayetlerine hissî tepkilerini ifade etme hacmini araştırdı. Sonuçlar, kadın cinayeti konusunu ele alan gazetecilik performansının temel gerçekleri detaylandırmada başarısız olduğunu ve konuya ilişkin farkındalık ve endişenin mağdurlara sağlanan beğeniler, retweetler, paylaşımlar ve duygusal katılım ifadelerinde belirgin olduğunu, kadın cinayetlerine yönelik çevrimiçi tepkilerin 2019'dan bu yana önemli ölçüde arttığını ve bunun da duyarlı kamuoylarının oluşumuna katkıda bulunduğunu göstermektedir. Bu çalışma, geleneksel medya ve sosyal medyanın otokratik siyasi bağlamlarda ciddi toplumsal sorunlarla ilgili kamu katılımını teşvik etmedeki rollerinin anlaşılmasına kavramsal bir katkı sağlarken, sosyal bilimsel teknikleri hesaplamalı tekniklerle birleştiren metodolojik araçları da geliştirmektedir.
#02 Uzman ruh sağlığı hizmetlerinde intihar riski altında olan hastalar, mücadelelerini doğası gereği varoluşsal olarak deneyimleyebilirler. Bununla birlikte, yaşamın anlamı üzerine yapılan araştırmalar intihar bilimi alanında nispeten azdır. Bu nitel çalışmanın amacı, intihar riski taşıyan hastaların bir intihar girişiminden sonra uzman sağlık çalışanlarıyla karşılaşmalarını nasıl algıladıklarını, özellikle de yaşamın anlamı deneyimlerine atıfta bulunarak araştırmaktır. Ane Inger Bondahl Søberg'in sorumlu yazar olduğu çalışma, Norveç'teki uzmanlaşmış ruh sağlığı hizmetlerinde yürütülmüştür. Veriler, 20-75 yaş arası sekiz hastayla yüz yüze görüşme yoluyla toplanmıştır. Dört aşamalı bir prosedür kullanılarak, görüşmeler sistematik metin yoğunlaştırma ile analiz edilmiştir. Katılımcılar utanç duygularını, kendilerini aşağılamalarını ve zorlu yaşam deneyimlerini intihar girişimlerine katkıda bulunan faktörler olarak anlamışlardır. Finansal zorluklar, utanç ve travma ile ilgili varoluşsal temaların çözüldüğünü, ölüm, kayıp ve inançlar gibi intihar girişimi ile ilişkili konulara ise daha az önem verildiğini algılamışlardır. Katılımcılar ya yaşamaya devam etme konusunda kararsız kalmış ya da anlamlı bir hayatı yeniden inşa etmek istemiştir. Genel olarak, anlamlılık deneyimleri engellenmiştir. Hastaların yaşam deneyimlerini anlamlandırmalarına yardımcı olmak, yaşam yorumlarını değiştirmelerine yardımcı olabilir ve yaşamlarını anlamlı olarak yeniden inşa etme becerilerini artırabilir. Bu çalışma, uzman ruh sağlığı hizmetlerinde anlam-bilgilendirmeli yaklaşımlara bir katkı olarak görülmelidir. Sağlık personelini intiharı önleme ve risk altındaki hastaları anlamlı bir yaşam sürme çabalarında destekleme amaçları doğrultusunda donatmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Gastronomi Notları
Tariflerin ontolojisi büyük ölçüde keşfedilmemiş bir konudur. Andrea Borghini makalesinde, üç aşamalı bir açıklama sunuyor. Bazı temel terminolojiyi tanıttıktan sonra, bir tarif teorisi için dört ana seçeneği ayırt ediyor: realizm, konstrüktivizm, varoluşçuluk ve naif yaklaşım. Dolayısıyla, ilk olarak tariflerin, kimliği (aynı zamanda) bir tanımlama sürecine bağlı olan sosyal varlıklar olduğunu ve bu sürecin tipik olarak bir aşçının edimsel bir ifadesi ("Bu fettuccine Alfredo", "Bu falafel" gibi) aracılığıyla gerçekleştirildiğini savunuyor; dolayısıyla, bir tarif teorisi için en iyi teorik çerçeve inşacılıktır. İkinci olarak, tariflerin kimliğinin ancak onları örnekleyen yemeklerle uygun şekilde tanışarak kavranabileceğini, çünkü tariflerin tam teşekküllü bir yemekle eşleşecek ayrıntılarda yazılmasının imkansız olduğunu savunuyor; dolayısıyla, bir tarifin kimliğini belirleme yetkisi bir çıraklık sürecine dayanmaktadır. Son olarak, tariflerin ve -farklı bir şekilde- onları örnekleyen yemeklerin kimliğinin üç faktöre dayandığını iddia ediyor: aşçının gerektirdiği uzmanlık; özgünlük (ki bu da iddia edilen herhangi bir yorumun uygunluk ve onay oranına dayanır); ve tariflerin açık uçlu karakteri.
Günler kısalıp havalar soğudukça, içimizi ısıtan bir viski içkisini yudumlamaktan daha tatmin edici bir şey yoktur belki de. Old Fashioned, Boulevardier gibi klasikleri veya Gold Rush gibi modern favorileri karıştırmak söz konusu olduğunda, mükemmel viski seçimi kokteyli güzelleştirebilir veya bozabilir. Ashlie Hughes, uzmanların kokteyl hazırlama sürecinde tercih ettikleri viskileri sordu. Burbon ve çavdardan İskoç ve Japon viskilerine kadar verdikleri yanıtlar tüm dünyaya uzanıyor.
Sosyal Bilimler Müzik
Sosyal Bilimler‘de yeni bir müzik listesi.
Albümün Adı: Dut Ağaçları Denize Meylediyor
Albümün Süresi: 57 Dakika, 55 Saniye (15 Parça)
Albümün Açıklaması: “Rüzgâr, dinsiz ses hışırtısı / Âdem'in düştüğü günden bu kırıklar / Dut ağaçları denize meylediyor / Ölümün de farkında doğumun da...” —Yusuf Turhallı
Albüm Kapak Resmi: Vincent van Gogh
Listeyi Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.
Eski Müzik Listeleri
Kapatırken...
Türkiye'de sosyal bilim odaklı yayıncılık hiçbir zaman kolay olmadı, bugün de değil. Bizlere bu meşakkatli yolda destek olmak isterseniz (abone değilseniz) e-posta bültenimize buradan abone olabilir ve etrafınızdakilere bulten.sosyalbilimler.org üzerinden abone olmalarını dile getirebilirsiniz. Ve elbette Web, Twitter, Facebook, Instagram ve Telegram üzerinden bizleri takip edebilirsiniz.
Haftaya pazar görüşmek dileğiyle!